28 Kasım 2009 Cumartesi

iki

"erzincan bir liman, ben bir gemi,
bir daha gelirsem s.ksinler beni."

askeriyenin tuvaletine yazmışlar. ben yine ve umarım son kez erzincan'dayım. bir sürü iş var, aklıma düzgün bir şey gelmiyor. ilham almak için etrafa bakayım diyorum, her yer dağ anasını satiym. ayrıca bokum donuyor burada. üstelik hava erzincan şartlarına göre gayet güzel. normalde diz boyu kar olması gerekiyormuş, bu yıl dağlardan aşağı inmemiş henüz. küresel ısınma mı desem, annemin duaları mı desem, hava mevsim normallerine inmemekte direniyor. kardeş döndükten sonra sıcaklıkta ani düşüş haberleri alırsam annemi evliya ilan edeceğim.

ucuz içki geldi kıbrıs'tan, ben henüz göremedim. hayatımın kadınıyla da aylardır bir araya gelemedik. bir şekilde kimseyle görüşemiyor gibiyim. kendi isteksizliğim mi, doğa şartları mı, kozmik denge mi bilemiyorum. bir yandan da bu insanları görmek istiyorum aslında. ama bu aralar konuşmaktan ziyade dinleyesim var.

metroda mütemadiyen gördüğüm kayıp gül'ü okudum. iyiymiş. çok etkilenmedim ama. kitap kötü olduğundan değil, bildiğim ve tartışmak istemediğim şeyleri anlattığı için. uyuzun teki olduğum için pek sallamadım da diyebilirim. ya da erzincan'ın moralim üzerindeki etkisi yüzünden. pergel yazdığı için kara istanbul'u okumak istemiştim ama gittiğim kitapçıda kalmamış. dönünce bakacağım tekrar.

belki de sorun erzincan'da değil, odamın tek başınalığını özlemiş olmamda. burası kalabalık, üstüme geliyor. odada saklanacak yer yok. kendi odamda sadece duvarlar üstüme gelirdi bazen. burada ise yalnız kalmam zor. odadan çıkınca, normalde koku almayan burnum yüzlerce ağır tacize maruz kalıyor. daha da dışarı çıksam çok soğuk. bu şehir ne yapsa bana yaranamayacak. burada polyanna olamıyorum.

yine de neyse ki internet ve kitaplar var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder