9 Kasım 2009 Pazartesi

iki

bir kış uykusu hayvanı olduğumdan mütevellit bu sabah da çok uykum vardı. ritüel gereği akşama kadar uyanamayacağımı, saat beş gibi uykusuzluktan delirip neşeleneceğimi düşünüyordum.

müzik dinlemek istemiyordum, kitap okumak istemiyordum, işe de gitmek istemiyordum açıkçası. yaklaşık iki haftadır parlak fikir bekleyen bir konu vardı. gecenin bir yarısı öksürerek uyandığımda aklımda olmasına şaşırdığım bir konu. bir şeyler çıkmıştı ama devamını getiremiyordum. çünkü bu da diğerlerinden hiçbir farkı olmayan bir üründü ve diğerleri gibi kendini en iyi olarak konumlandırmıştı. galiba reklamcılığın güzelliği ve iğrençliği tam da bu noktada kesişiyordu.

dolmuşta uyuyup metroya doğru sıkıcı bir yürüyüş yaptım. merdivenlerin bir bölümünü özgür irademle indim, bir bölümünde basamağın beni aşağı taşımasını bekledim. sonra metronun gelmesini bekledim. sonra binmek için sıranın bana gelmesini bekledim. sonra metronun kalkmasını bekliyordum ki...

içeri yaşlı bir çift girdi. küçülmüşlerdi, boyları kısacık kalmıştı. ikisi de buruş buruş ve bakımsızdı. adamın kafasında bir fötr şapka vardı, kadın kahverengi giyinmişti. ve el ele tutuşuyorlardı.

bir durak ve o durağın yakınlarında olması gereken bir hastane hakkında sorular sordular. birbirlerinin sözlerini kesmeden ama birlikte konuştular. üstelik "biz geç kalmayı hiç sevmeyiz" gibi çoğul cümleler kuruyorlardı. tanımadıkları insanlarla konuşmayı seven bir çiftti galiba, bana hangi durakta ineceğimi bile sordular. aradıkları durağa ulaşınca da yine el ele tutuşup indiler.

uykum açıldı. yüzüme bir gülümseme oturdu. metrodan hafif adımlarla indim, sabah sabah sevdiceği aradım. telefondan bir öpücük gönderdim ona, yaşlı çifti anlattım.

sonra ajansa girdim, insanlara günaydın dedim. bilgisayarı açarken onlara da çifti anlattım. "sen de mi öyle olmak istiyorsun?" diye sordu biri. fazla açıklama yapmadım, kısa ve biraz aksi bir cevap verdim. yeniden uykum geldi. akşama kadar uyanamayacağımı farkettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder